27 Eylül 2014 Cumartesi

Faturalı hattım olsun, 800 lira borcum olsun..

Kontörlü hat kullananlar bilirler. Olmadık zamanda biter. Ararsın, kontör biter, yüzüne kapanır. Mesaj gelir, cevap veremezsin, kontör yoktur. Araman gerekir, ödemeli yaparsın. Ben de bu hengameden kurtulmak için faturalı hatta geçmek istedim. Turkcell'e gittiğimde, üzerime bir fatura veya kredi kartı dökümü istedi. Fakat ikisi de yoktu ben de. Beş karış suratla işime dönüp, iş arkadaşlarıma dert yanarken, içlerinden biri,  Ferit: "- e Çido derdin bu olsun.  Benim üstüme fatura var" demesiyle havalara uçmam bir oldu.
Ertesi gün hattım elimdeydi. Bir de paket yapmıştık, benden mutlusu yoktu. Aradan 3 ay geçmişti ve ben gayet mutlu mesut kullanıyordum telefonumu. Ferit'i ise havalara atıp askere, Eleşkirt'e Ağrı'ya yollamıştık.Günler akıp geçiyordu ki, telefonumu kaybettim. Turkcell'i arayıp, hattı kapattığımı düşünüp, yoluma devam ettim... Ta ki Ferit iş yerinden arayıp, beni telefona isteyene kadar...
Ferit'i ev sahibi arayıp, Turkcell'den haciz kağıdı geldiğini söylemiş. Ferit de beni arayıp, Turkcell'le konuştuğunu, hat kapanmadığı için, aylık paketin her ay işlediğini, toplamda 800 milyon borcum olduğunu öğrenmiş. Hattı kapatmak için de bir Turkcell şubesine gitmesi gerekiyormuş. Fakat Ağrı'da Turkcell yokmuş. Doğuda askerlik yaptığı yetmezmiş gibi, bir de böyle angarya işler çıkmasına rağmen, hiç birşey demedi Ferit..
İşin içinden çıkamadığımız için, komutan askerde olduğuna dair bir belgeyi Turkcell'e faxladı ve hattım hakikaten kapandı. Ben ise elimde kredi kartı, gittiğim Turkcell bayisinde tek tek çekilen slipleri imzalıyordum. 5. slipten sonra ağlamaya başlamıştım. Sistem gereği, her ayı tek tek imzalamam gerekiyormuş. Kullanmadığım hatta verdiğim paraya mı yanayım, arkadaşıma rezil olmama mı... Turkcell, Selocan kadar sevimli değil...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder