Öldü mü? Kaldı mı? Bilmediğimiz bir intihar vakası vardı gündemde. Bir aşk ve ölüm.
Ya benimsin ya karatoprağın! Kim ne derse desin ülkemizdeki çoğu erkeğin bakış açısı öldürmek. Biraz 'sert' geldiğinde de zaten söyledikleri sözlerle, uyguladıkları şiddetle ölmekten beter ediyorlar zaten.
Sevginin şiddetinden dolayı da ilişki cinayetleri daha çok sadistçe işleniyor. Sevdiği, taptığı kıyamadığı insanın acı ile yok oluşunu izlemek ve yok etmek ve bedelini ömrü ile ödemek, üstelik pişman olmamak.
Kendince hakettiği cezayı verip yok etmişti Cem de. Şahsen ben öldüğüne inanmıyorum.
Annem Maltepe Cezaevi'nde resim öğretmenliği yaptığı dönem yaşanmıştı bu olay. O dönem Cem de aynı cezaevindeydi. Hiç bir sosyal aktiviteye katılmayıp, sadece kuran okuyup dua ederek geçiriyormuş günlerini.
Öldürmek, ölmek düşüncesi isyan ettiğimizde hayata sığındığımız bir sözdür. Hakikaten yapabilir miyiz ?
Vazgeçtiğimiz hayat bizi istemeyen bir insan içinken! Kendimizden vazgeçip kıydığımız insanla aslında aynı kader paylaşılmıyor mu?
Cem Garipoğlu'nun işlediği cinayetin raporunu okuduysanız, olayın cinnet anı değilm tamamen kendi zevkine göre kurulmuş bir olay olduğunu görürsünüz.
Zengin oğlan, fakir kız aşkının en kötü örneğidir. Münevver Karabulut'un ailesine verilen 1 trilyon kan parası ile zevk anının kendince bedelini de ödemişlerdir. 'Ölmüştür, geçmiştir' mantığı hep varmış.
Ölümüne herkesin sevindiği Cem, bence yurtdışında cirit atacaktır. Geçireceği birkaç ameliyatla kendine yepyeni bir hayat kurabilecektir.
Cinayet işlendikten sonra ki haberleri ise asla unutmuyorum. Çünkü sevgilisinin evine gittiği için suçlanan ve olayı namus cinayetine çevimeye çalışıp, bu senaryodan para kazanmaya çalışan gazeteciler de vardı.
Cem, yaptığından zerre pişmanlık duymadığını defalarca söyledi. Hatta Çin'de yaşayacağını, adalet sisteminden mutlu olmadığı için avukat olmak istediğini söylemişti. Kendini bu kadar seven narsist bir insanın poşetleri bağlayarak kendini asması yazık ki bana senaryo gelmiştir.
3. sayfa haberlerini okuyan biri olarak şöyle söyleyebilirim: intihar vicdanlı, merhametli insanın işidir. Yaptığı cinayetin sebebinin anlaşılamadığını düşünen bir sapığın kendi canına kıyması mümkün değildir.
Yaşadığımız bunca olaydan sonra bir ölüme bile inanmamak çok acı. Aslında hayat kadar yaşadığımız ülke de büyütüyor bizi. Hem hayat diploması alıyoruz, hem de yükseğimizi ülkemizden yapıyoruz.
Artık bu iki senaryonun hangisi doğru bunu hayat gösterecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder