2 Ekim 2014 Perşembe

Beyaz günah

Bahsettiğim yalan değil . Beyaz yalan kadar masum günahçıklar ,minik beyaz günahçıklar.

En sevdiğim bardağım. Çok istemiştim almayı ama satılmıyordu,benzer bir modeli satılıyordu ama bu sadece servis için kullanılıyordu. Belki de diğeri daha güzeldi ama bunun ulaşılmaz olması hırsımı kamçılıyordu. 'Fıstık benim olucam ,binicem üstüne vurucam kırbacı  vurucam kırbacı' diyen çocuk gibi her içtiğide 'fincan benim olucak ,koyucam kahveyi,atıcam şekeri atıcam şekeri' diye kendimi bu tatlı günaha teşvik ediyordum . Birşey olucak diye korkumdan  kullanmıyordum başlarda,fakat ölümlü dünya deyip dolduruyorum kahvemi artık muzaffer kumandan edasıyla. 

Çok sevdiğimiz bir ardaşımızın düğün gecesiydi,on gün öncesinden kıyafetimizi,takımızı,tokamızı ayarlamıştık. Beklenen gün geldiğinde daimi toplanma yerimiz olan avm'de hareket saatini beklemeye koyulduk. Tek eksiğimiz geline takacağımız takıydı. Arkadaşım ve ben  zemin kattaki kuyumcuya doğru gitmeye başladık, derken topshop'un vitrini çıktı karşımıza. Birden  kendimi kabinin içinde bunun şu rengini ,bunun bu bedenini ,bunun taşlısını ,bunun 36 sını derken buldum. askıda pek bişemeye benzemeyen mor bişey ilişti gözüme kabindeki yığının içinde. hemen üzerime geçirdim,arkadaşıma göstermek için kabinin perdesini açtım. O sarı gömleği için ben mor tulumum için  yorum bekliyorduk birbirimizden. Maalesef sonuç pozitifti! Üzerimizi değiştirip,düğün kıyafetlerimizi beyaz, hışırtılı poşetlere tıkıştırıp yeni cicilerimizi giyinmiştik.Poşetlerimizden gelen hışırtıya aldırmadan havalı havalı ortalıkta gezinmeye devam ettik. Bütün havamız hareket saati geldiğinde söndü, çünkü düğünde takacağımız altının parasını harcamıştık .Sarı liralar mor tuluma ve sarı gömleğe dönüşmüştü. Yol boyunca arkadaşımla göz göze gelmemeye çalıştık. takı merasimi başladığında kalabalığa karıştık , trabzon burmasının en sağlam iki halkasıymışız imajı verdik kendimize. Suçluluk duygumuz yerini pişkinliğe bırakmıştı,oynamaktan bitap düşmüştük artık. 
Her suçlu gibi biz de olay yerine tekrar döndük. Kabinde düğün gününü analiz ederken, mor  tulum ve sarı gömleğin akibetine geldi konu.  Maalesef haramın binası yoktu! Ben tuluma bütün havasını veren kemerini,arkadaşım da gömleğinin yarısını, aşırı ısınmış ütünün tabanında kaybetmiştik.
Maalesef yatırımı yanlış şeye yapmıştık
   
İşyerinde mesai saatleri uzayınca acıkmamız kaçınılmaz oluyordu, fakat sürekli yemek alma şansımız olmuyordu. .Mesai saatimizin uzadığı bir gün iş arkadaşım "çido gömü buldum" dedi . Elinde işyerimizin yılbaşı için hazırlattığı,içi envai çeşit abur cuburla dolu sepetlerden biriyle geldi. İşten ayrılanlar sepetlerini alamadıkları için hınca hınç kıyafet dolu deponun karanlık köşesinde unutuluvermişti sepetler.İkimiz de ilk kim açgözlü olacak diye ağırdan alıyorduk, neticede kul hakkını bir güzel mideye indirip, günah puanlarımızı ikiye katlayacaktık. Bize düşen, göz hakkımızı alıp olay yerini terketmekti. E kime niyet, kime kısmet, votkadan kuruyemişe, çikolatadan ananasa kadar her şey vardı pandoranın sepetinde..Ve aç ayı oynamazdı.. 

Beyaz günahlar ,beyaz yalanlar, hepimizin var ...mübarek cuma günü affet bizi Allah'ım 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder