1 Ekim 2014 Çarşamba

Beni hapset...

Çok romantik geliyor kulağa değil mi? Ama aslı öyle değil..
Eve yorgun argın gelip yatağa yattığımda, saat 12'ye geliyordu. Ertesi gün izinliydim, ama gene de yorgunluğa teslim olmuştum... Sabah ise zilin sesiyle uyandım, "açarlar" diye beklediğim kapı açılmıyordu. Evde kimse olmadığını hatırladıktan sonra, arkadaşımı kahvaltıya çağırdığımı hatırladım,yatakta doğrulup, zili açmak üzere yola koyuldum. Kapının üstünde anahtar yoktu.. Eee bende de anahtar yoktu..Arkadaşımın ise kapıya alacaklı gibi vurması, zaten ağrıyan başımı daha da ağrıtmıştı... 
"Selcen anahtar yok, kapı açılmıyor"dedim, ve olayı anlattım. "Beni eve almak mı istemiyorsun" dedi. Durumu baştan anlattım. "E ben gideyim o zaman, haberleşiriz Çido" dedi, "Gitme dur, evde ekmek bile yok" dedim..
"E nasıl vericem ekmeği sana" dedi. "Sen bakkala git, al,yazdır, ben hallederim" dedim. Gazeteli, sosisli, sütlü, ekmekli bir liste yazdırdım. Selcen bakkala giderken, ben de iş yerinin verdiği yılbaşı sepetini çıkardım. Evimiz 8. katta idi, aşağıya yetişmesi için de 2 tane çift kişilik çarşaf çıkardım. Yetişmez diye de annemin İtalya'dan alıp, kullanmaya kıyamadığı şalları da alıp birbirine düğümledim. O kadar sağlam olmuştu ki ben bile inerdim. Selcen zile basıp, "geldim" sinyalini verince, çarşaflı, şallı sepeti aşağıya sarkıttım. Selcen'e yardımcı olmak için, bizim kapıcı da gelmişti. Özenerek poşeti sepetin içine yerleştirdiler.Sepet geniş olduğu için, sağa sola yıkılarak da olsa,  sağ salim yukarı geldi . Evde bütün günümü mutlu mesut geçirdim, yemeğimi yedim, kitabımı okudum, annemin gelişi ile de esaretim sona erdi. İşin ilginci, hiç çilingir çağırmak aklımıza gelmedi. Böylece de koca günü yemiş oldum. Böylece kendi kendimi hapis edip, bu hissi de yaşamış oldum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder