9 Ekim 2014 Perşembe

Fal olmasa da, Falak olsa iyiydi...

Tipim her arkadaş grubunda "falcı" ya benzetilir. Nerem benzer çözemedim. Sadece, yıllar yıllı tipim yüzünden fal baktığımı bilirim.. Üstelik benzettiğim şekillerden bildiğim çıkıyorsa,  ardı ardına fincanlar önüme dizilir...
Fala hiç inanmam, bu yüzden de işini, aşkını,olacakları görmek isteyen arkadaşlarım olursa da engellerim, "ben bakarım" derim . 
Yıllar önce gittiğim İskenderun tatilimde, kız arkadaşım ballandırarak falcıyı anlatmış,gitmemiz gerektiğini söylemişti. Mecburiyetten gittik. Ev, örgüt evi gibiydi. O zamanlar tv programı yapan Uğur Dündar evi bassa, alır hepimizi götürürdü, ama biz inatla o kokulu evde geleceğimizi görmek istedik. Sıra bana geldiğinde, kadının ilk sözü "sen fala inanmıyorsun" olmuştu. Aaa bilmişti! "evet" dedim, "neden buradasın?" Kadın haklıydı, neyin peşindeydim ben? "Gelmişken uğramak olmaz mı" diyecektim, müze miydi ki..."merak ettim,sizi çok övdüler de" dedim ezik ezik. Ezikliğim hoşuna gitmişti, fincanı açtı, "bir gönül işiniz var, ayrısınız, deniz aşırı bir ülkede sevdiğin, çok yakında haber alacaksın" dedi. O dönem sevgilim Amerika'da idi, ayrıydık. O kadar sarışını bırakıp bana "özledim" mesajı atmayacağı gün gibi aşikardı, ama bilmişti. Yüzümdeki gülümseme, düşündükçe hüzne dönüşmüştü. "hadi yıka bakalım" dedi. Aaa bitmişti! "peki" dedim. Demek hayatım, fincandan bu kadar gözüküyordu, teşekkür edip yanından ayrıldım.  Arkadaşım yol boyunca anlatılanları anlattıktan sonra, İskenderun sıcağında yapılacak en iyi aktivite olan, klimalı ev konforuna kavuşmuştuk. Yapılacak bir şey bulamadığımdan da, "bari maillerime bakayım" dememle, kekelemeye başlamam bir olmuştu! Erkek arkadaşım bana mail atmıştı! "Yok artık" dememle,  arkadaşımın, yüzde almış gibi kadını övmesi bir oldu. "ben seni hiç iyi olmasa götürür müyüm" sözleri ile beni utandırdı . Maili açtığımda, beni özlediğini, sevdiğini, anladığını, dönünce her şeyin çok güzel olacağını yazmıştı. Üstelik bardak koleksiyonuma NY yazan bir de bardak almıştı. Hemen Amerika yerel saatini hesapladıktan sonra, süremin daha olduğunu görüp, yazıp yazıp silme işine başlamıştım. En sonunda,çok özlediğimi, tatilde olduğumu, günlerimi anlatıp, bardak için teşekkür edip, maili sonlandırmıştım. Sihirli değnek değmiş gibi uçuşurken, çalan telefonumun sesi ile kendime geldim. Yok artık bir de arıyor muydu derken, arayanın kardeşim olduğunu farkettim. Telefonu açtığımda, kardeşim gülmekten konuşamıyordu, gülme seansı baya uzayınca "ay ne oluyor be" dedirtti. "Bir de cevap yazmış" diyerek gülmeye devam etti. Katılması bittikten sonra ise, olanı anlattı . Ayrı olduğumuzu bilen kardeşim, sevgilimin mail adresinin bir 'i' harfi fazla olanını alıp, bana mail yollamış ve aklınca "şaka" yapmıştı! Elim kolum titreyerek açtığımda, durumun doğru olduğunu anladım. Bu duruma sebep olan, üstelik yerlerde tepinen kız arkadaşımdan aldım hıncımı. 
Kalbim açmış doğruyu, fincan değil. Zaten o kadının hayrı olsa, o kokulu evde yaşar mıydı?
Eğlence için bile olsa, boş hayalden başka bir şey değil fal...
İyi bir şey duymak isterseniz dua edin, bekleyin,  ya da gelin ben bakayım. Ama kahveler sizden... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder