17 Ocak 2015 Cumartesi

Anılar ve bunu hatırlatan ayılar

Hafızamızın en büyük oyunu hatırlamak. Oyunda değil ihaneti gereksiz zamanlarda öyle bişey hatırlarız ki günümüz çöp olur gider. Sanki idama giden bir mahkumun son dileği gibi isteriz özlerlen bizi yukardan bizi koruyan güç belki de bunu engeller.
Her acı farklıdır kimi hemen kimi sonradan çıkar. 
Ayrılık şarkılarında ki gibi bir durumum olmadı hiç ne 'isim neydi çıkaramadım' diyebilirdim ne de 'kalbini mi kırdım affedersin'
Her kadının harcı değildir ayrıldıktan sonra toparlanmak. Ben bu konuda en az 7-8 fırın ekmek yesem anca yontulurum. İlişki sırasında taptığım adam terkedince tapma şeklim boyut değiştirip ağlamalı bir vaziyete dönüyordu. Ağlayamadığım zaman ise titriyodum sitmalılar gibi. Üstüne az kilo da alıp 'evet yeterince kendimi mahvettim bi durayım' kararını almamla dünyaya başkadı dönmeye çalışmam.
Aklıma sigara gelmeyen sabahın köründe yolda sigara içmek en gereksiz hareketimdi ardından suriyeli görsem ağlayacak kadar duygusal, eşofmandan hallice giyinecek kadar da vurdumduymaz olmuştum. 'O'nun hayata ben yokmuşum gibi devam etmesi daha da acı veriyordu. 'Ben ağlarım ikimizin yerine' deyip onun acısını da sırtlanıyordum.
Dolmuş görünce ağlamalar, kıyafet toplarken 'şunu da giymiştim çok ta beğenmişti' deyip salak bir tişörte anlam yüklemek te gereksizdi.
'Cool' kadın yerine 'cook kadın' oluyordum. 
Belki de melankoliyi seviyordum. Güçlü olmak anılara karşı çok zor. O yüzden de anılardan uzak durun, atın. 8. katta oturmamın en büyük avantajını kullanıp,  bana acı veren bütün eşyaları camdan atmışımdır.
Komşu apartmanın 3 katlı olması sebebiyle anılarımı çatıda görmem, bir anlamda müzemi kurmama sebep olmuştur.
Eğer takıntılı iseniz savurun gitsin bu eşyaları. İnanın rahatlayacaksınız.

12 Ocak 2015 Pazartesi

40 dakikan var..haydi anlat kendini..

2 ay içerisinde sayısız görüşmeye gittim . Kah istanbul dışına çıkacak kadar uzaklara , kah size yemek teklifinde bulunacak kadar arsızların yanına .
Tabi ki görüşmenin kendi içinde bir raconu olduğunu da, gittikçe öğrendim .
Kendi hatalarım da dahil, neler yapılması gerektiğini anlatmak isterim size aşama aşama.. 
1-Mail adresi;
Son görüşme yaptığım dönem, telefonla gün kararlaştırıldıktan sonra haldır huldur kalem aranır , açık adres verildikten sonra bir de "benzinciden sapacaksın, karşına BİM çıkacak" tarzı tarifi yazardık. Lakin teknoloji çok ilerlemiş. Görüşme günü kararlaştırıldıktan sonra mail adresi isteniyor. Ben bu konuda çok acemi olduğum için, 'Screemcido' adresini anlatana kadar saymadığım il ,isim kalmaz, karşı tarafı da aradığına pişman edip,  araya da kötü espriler yapıp adresi anlattığımda, ilk görüşmeyi geçmiş gibi rahatlıyordum. Düzgün bir mail adresi şart.
2-Lokasyon;
İstanbul'da arkadaşlarımızla buluşurken, lokasyon az değiştiğinde panik olurken, 'itin öldüğü' 'Allahın dağı' kıvamındaki lokasyonlara gitmek ayrı bir macera oluyor. Sokak defilesi yapılırken podyumdan sokağa karışmış gibi gezinmek yetmezmiş gibi, adresi bulamadığımızda'yardımsever' halkımızın seferberliği ile, adresi bir de 10 dk erken bulduysak, derin oh çekip içeri giriyoruz.
3-Ne giyeceğim?
Eskiden takım giyerdik ve konu kapatılırdı. Ama "kıyafet kimliğinizdir" mottosu çıktığından beri hem tarzımızı yansıtacak, kendimizi anlatacak; ama aynı zamanda laubali olmayacaktık. Siyasetle yatıp kalktığımız şu dönemde ise, başvurduğumuz şirketin siyasi kimliği de çok önemli tabii, gerçi beklentilerini gayet net ifade ediyorlar zaten. 'Ojeleri açık renk tercih ediyoruz' 'etek boyumuz diz hizası yalnız' gibi ... Ama gene de bir ön araştırma yapın ki, canınız sıkılmasın .Toplu taşıma kullanılıyorsa genelde poşette topuklu, ayakta babet en sağlıklısı . En son gittiğim görüşmede giydiğim topukluda şişen ayağım yüzünden, insan kaynakları bedensel bir kusurum var diye 3 kere sormuş, en sonunda dayanamayıp 'ben sizi topal sanmıştım' demişti.
4-Sizi tanıyalım ?
İçeri girince çoğunlukla bir duvar karşılıyor malesef bizi . Yalandan el uzatan , gözünüzün içine bakmadan konuşan ,gülünce gülmeyen ,cv'nize göz bile atmamış insan kaynaklarına kendinizi anlatırken içimizden 'duvara konuşsam tuğlası döner bu ne arkadaş' deseniz de, genelde bu tarz görüşmelerde ilk aranan oluruz .
Çok gülmemek, örnek verirken konudan uzaklaşmadan kısa geçmek, asla eski şirketi kötülemeden , tebessümlü , yıkılmadan oturup derdimizi anlatırsak her şey yolunda olacaktır.
Haketmediği yaşadığını düşünmek insanı çok yoran bir durum .Her çıktığım görüşmede gözüm dolu bir kahve bardağına sığınıp, olmayan adalete sığınıyordum. Malesef bazı durumlarda adalet terazisi çalışmadığı için, yapılacak hiç bir şey yoktu. 
Hep olumsuz yazdım,  elbette olumlu şeyler de oldu . Ama kötüye alışmak böyle durumlarda daha iyi bir şeymiş . En mutlu ayrıldığınız görüşmeden ses çıkmazken, "bunlar beni töbe aramaz" dediğiniz aradığında, eski sevgiliniz aramış gibi şaşırıyorsunuz.
Zor, yıpratıcı bu süreci ruh sağlığınız bozulmadan atlatmak sizin elinizde . Dostlarınızın desteğini arkanıza alın ... Her şey güzel olacak buna inanın.. 
Şansınız bol olsun... 

7 Ocak 2015 Çarşamba

Kurumsallık neydi? Sevgiydi , emekti

Yıllarca satış yaptım bu konuda eğitimler verdim. En zoru kendini satmakmış . Hani ben bir ürün olsam kabine kadar gittiyse insan kaynakları  2. Görüşme Cepte diyodum . Kabine soktuktan sonra kasaya gelirler yani işi alırım .
Görüşmelere bu mantıkla başlasamda çogu saatler süren görüşmeden sonra kendimi elimde kahve boş boş bakan bir halde buluyorum.
Etek boyunuz oturunca dizi geçmesin , koyu ruj kullanmanız yasak, ellerde açık renk oje tercih ediyoruz, saçlar hep toplu olucak, çalışma saatiniz esnek olucak ama yol paranız olmayacak , ilk 3 ay deneme süreniz olumsuz olursa malesef yollarımızı ayırıcaz.Şartnamenin olumlu yönlerini görmek için kendimizi kandırmaktan başka birşey yapılamazdı.
Yüzünde mimik namına birşey bulundurmayan insan kaynakları departmanları beklentileri ardından maaş bölümüne geliyolar . Tabii işin bu kısmı beklentiler kadar büyük değil hatta rakam değil nerdeyse.
11 sene ayrı yerde çalışınca artık akraba olduğun yuvadan ayrılınca anladım ki akvaryumdaki balık gibi yaşamışım .kurumsallığı sadece maaşı düzenli yatırmak olarak adlandıran firmalar sattıkları ayakkabının teki kadar etmeyen ücretler karşılığında beklentilerini ardı ardına sıralıyolar.
Sayısız istenen referans, zeka testleri,psikologlar,eliniz yüzünüz düzgünse size asılan insanlar, ukalalar aşalıyanlar arasından sıyrılıp cücük kadar maaşla verimli olabilmemizi de üstüne bekliyorlar
Ekmek aslanın midesinde olsa keşke midenin yolunu biliyoruz en azından şimdi herkesin yolu değişmiş ciğerdemi, koldamı , yürektemi ekmek nerde arayıp duruyoruz.
Haydi rast gele